reklam
reklam
DOLAR32,2546% -0.02
EURO34,6934% -0.07
STERLIN40,2787% -0.21
FRANG35,5021% 0.02
ALTIN2.401,24% 0,04
BITCOIN62.183,99-2.34
reklam
Osman KayaerTÜM YAZILARI

Endişeye mahal yok, insanın güvencesi fıtratıdır

Yayınlanma Tarihi : Google News
reklam
* İnsan fıtratı ile doğmayan hiçbir çocuk yoktur. Ana babası onu zamanla ya Yahudileştirir, ya Hıristiyanlaştırır ya da Mecusileştirir. Nitekim hayvanlar da uzuvları tam olarak doğar. Hiç eksik doğan bir hayvan gördünüzmü? (Hz. Muhammed, Buhari, Cenaiz 79)

* İnsan, tarih ile beraber değişir; kendini geliştirir; kendini dönüştürür; tarihin bir ürünüdür; kendi tarihini kendi yaptığı için, kendi kendisinin ürünüdür.  (Karl Marx. Felsefenin Sefaleti :Competition and Monopoly)

Günümüzde bir kuşak isimlendirmesi aldı başını gidiyor. “x kuşağı”, “y kuşağı”, “z kuşağı” en son “i kuşağı” söylencesidir her yeri işgal etmiş durumda. Başta öğretmenler olmak üzere herkes kendince şimdiki neslin çok değişik olduğunu kendi zamanlarına hiç benzemediğini söyleyip duruyorlar.

30 sene aradan sonra öğretmenliğe geri döndüğümde bütün öğretmenler ağız birliği etmişçesine şimdiki neslin çok farklı olduğunu söyleyip duruyor ve beni uyarıyorlardı. “Aman ha… hocam, dikkat edin. Artık karşınızda o eski öğrenciler yok”. Yani herkes bu filanca nesil feşmekanca nesil söylencesine bayağı inanmış. Halbuki benim gözlemlerim yukarıdaki hadisi doğrular niteliktedir.

Şimdi bu yeni kuşak için deniyor ki: Bilgisayarın ya da telefonun başından kalkmıyor, a sosyal… vesaire. Benim evimin olduğu yerde bir çocuk oyun alanı var. Yani belediyenin yaptığı ücretsiz bir halı saha var. Bu halı saha yaz geldimi gün boyu çoluk çocuk ile dolar taşar. Sanki o halı sahanın etrafındaki evlerin çocukları hiç evde durmuyor, hepsi sahada ya oynuyor yada oynayanları seyrediyor. Burası tıpkı benim elli sene önce çocukluğumdaki mahalle sahası gibi iş görüyor. Anlıyorum ki çocuk aynı çocuk.

Peki, bu adamlar yukarıda söylediğim nesil isimlendirmelerini nereden çıkarıyor, herhalde uydurmuyorlar ya. Evet uydurmuyorlar. Her tarafın apartman ve yoldan ibaret olduğu yerlerde çocuklar oynayacak bir alanları olmadığı için evden dışarı çıkamıyorlar. Benim çocuklarımın da çocukluğu maalesef bir apartmanın üçüncü katında bir daire de hapis olarak geçti. Evde kalan çocuk ne yapabilir, evde top oynayacak hali yok ya, ya televizyon seyrediyor, ya bilgisayarda oyun oynuyor yada telefonda vakit geçiriyor. İmkan verin, oynayacakları bir alan gösterin, bakalım yaz gelince o çocukları evde tutabiliyormusunuz? Tutamazsınız. Çünkü oynamak çocukların fıtratında var.

Hz. Muhammed (asv) yukarıdaki sözünde insanın bir takım özellikler ile doğduğunu ifade etmek üzere “fıtrat” kelimesini kullanıyor. Fıtrat, Arapça “fatara”: bazı özellikler ile yarattı, anlamına gelen fiilin masdarıdır. Fıtrat kelimesi aynı zamanda bir türün özelliklerini de ifade etmektedir. Bu kelimeyi insan için kullandığınızda insanın Hz. Adem’den (asv) bu yana değişmeden nesilden nesile aktarıla geldiği özelliklerini ifade eder. Bugün biz buna genetik diyoruz. Karl Marx da benzer bir şeyden bahsediyor ve “insanın bir özü” bulunduğunu söylüyor. Bunu “Gattungswesen” kavramı ile ifade ediyor. Yani o da insanın değişmeyen bir yanından bahsediyor. Bu gün biz de insanın değişmeyen bir yanının bulunduğunu basit gözlemler ile tespit edebiliriz.

Hz peygamber, ana babanın çocuğun fıtratına ilaveler yaparak onu Yahudi, Hıristiyan, Mecusi vs yaptıklarını söylüyor. Marx da benzer bir şey söyleyerek insanın (çocuğun) içinde bulunduğu tarihi şartlar ile değiştiğini ve kendi kendini inşaa ettiğini söylüyor.

Evet insan, doğuştan getirdiği fıtratına ilaveten başta ana babası olmak üzere çevresinin tesirinde kalarak bir kişilik ve kimlik inşa eder. Benzer şartlarda yaşayan çocuklar benzer kimlik ve kişilik geliştirdikleri için buna da nesil diyoruz. Her neslin içinde bulunduğu şartlar aynı olmadığı için oluşan dokular da zamandan zamana, mekandan mekana değişiklik arz ediyor. Ama bir yanımız var ki hiç değişmiyor ve biz bilinçli bir çaba ile bu yanımızı gün yüzüne çıkarabiliriz.

Bugün yaşayan insanların kolayca anlayabileceği “fabrika ayarları” benzetmesi ile her an fıtrata yeniden dönülebileceğini söyleyebiliriz. Zaten insana peygamber gönderilmesinin sebep, illet ve hikmeti de budur. Eğer kazanılmış kültürlerden dönülemeyecek olsaydı Allah’ın peygamberler göndermesinin bir anlamı olmazdı. Bilindiği üzere bilgisayar ve benzer özelliklere sahip olan telefonlar “fabrika ayarları” ile piyasaya sürülürler. Kullanıcı, buna ilave programlar ve özellikler yükleyebilir yada fabrika ayarlarından biri yada bir kaçını işletim dışı bırakabilir.

Bu misal, bize çocuğun doğuştan bazı özellikler ile geldiğini daha sonra da ona çevrenin bazı ilaveler yaptığını kolayca anlatır. Bizim ona yüklediğimiz ilave özellikler yüzünden bilgisayar veya telefon nasıl zamanla verimli çalışamaz hale gelirse çocuklar da bizim onlara yüklediklerimiz yüzünden asli özelliklerini kullanamaz hale gelebilirler. Bu durumda biz ne yaparız. Fabrika ayarlarına yeniden döneriz. Tabii insanın fabrika ayarlarına geri dönmesi makinalarınki gibi kolay olmaz.

İnsan mef’ul değil fail bir varlıktır. Yani sadece edilgen değildir. aynı zamanda etkendir. Doğuştan getirdiği bazı özellikleri vardır. Bu özellikler onun hareket ettirici yanını oluşturur. Sonra çevresinde olanlardan etkilenir. Ama onları olduğu gibi kabullenmez kendince dönüştürür. Yani bir sentez ortaya çıkar. Burada Marx’tan bir kez daha istifade ederek tez, anti tez ve sentez diyalektiğini kullanarak nesiller arası farklılıkları izah edebiliriz. Ama bu farklılıklar mutlak ve zorunlu değildir. asıl olan insanın değişmeyen yanıdır ki buna biz fıtrat dediğimizi yukarıda söylemiştik.

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz. İnsanın fıtratı, cevheri yandır, yani değişmeyen yanıdır ve her çocukta aynıdır. Çevreden yada tarihten aldıkları ise arızi yanıdır, yani zamana ve zemine göre değişen yanıdır. Cevher sabit kalır, ama araz değişir. Arazları asıl zannetmek büyük bir yanılgıdır. Bugün kuşak edebiyatı yapanların büyük bir kısmı, arazları cevher zannediyorlar. Bu yüzdenden büyük bir problemmiş gibi vaveylayı basıyorlar. Gürültüye patırtıya gerek yoktur. İnsanın asıl olan yanı ,İslam’ın fıtrat dediği cevheri yanıdır ki onu her zaman kurtaracak, sapmalardan ve kötülüklerden koruyacak olanda odur. Bir arkadaşımın dediği gibi “Allah insana güveniyor. Biraz da siz güvenin.”

reklam