reklam
reklam
DOLAR32,5010% 0.26
EURO34,6427% 0.41
STERLIN40,5442% 0.43
FRANG35,6410% 0.21
ALTIN2.480,50% -0,11
BITCOIN2.079.906-5.056
reklam
Dilek AkınTÜM YAZILARI

Her Nefes Bir Armağan

Yayınlanma Tarihi : Google News
reklam

Hayatta herkesin bir hayali vardır. Hiçbir şey, insanın hayal gücü kadar hür ve sonsuz değil..Çocukluğumuzda bir an önce büyümeyi isteriz. Büyüdüğümüzde “neden büyüdük” der çocukluğa özlem duyarız.

Okul kazanırız bir an önce okulun bitmesi en büyük hayalimizdir. Okul biter iş sahibi olma hayali başlar.  İş bulur, bu kez terfi hayalleri başlar.  Arabası olmayan neredeyse hayatının merkezine bir araya yerleştirir.

Çocuğu olmayan için tek hayal evlat sahibi olmaktır. Evladı olur, bir an önce evlensin mürüvvetini göreyim der. Evlenir, çocuğu olsun göreyim ister. Evi olmayanın hayali ev sahibi olmaktır. Ev sahibi olur bu kez kapısını, penceresini beğenmez daha iyisi olsun ister. Allah verir villası olur yalım olsun ister. Yalısı olur, saray yavrusu hayal eder vs…vs…

Vitrinde bir elbise görür insanoğlu ona sahip olamak ister. Alır, giyer, bir giyer üç giyer, bu kez aklında  yine vitrinde gördüğü deri çanta vardır. Ona da  sahip olur, ardından başkaları gelir.

Kısaca herkesin hayatın her döneminde bitmek tükenmek bilmeyen bir hayali vardır. Sahip olmak istediği ev, araba vs.. Hep der ki “o benim olursa en mutlu ben olurum” …. O hayal gerçekleşir ama hayallerin sonu gelmez. Hep daha fazlasını ister insanoğlu. Çünkü doyumsuzdur.

Nefis ; vardan yoktan anlamayan arsız bir çocuk gibi hep “isterim de isterim” der…. Nefsin istediğini verirseniz ama bir süre sonra hevesi söner. Sonra başka şeyler ister. O olursa mutlu olacakmış gibi….

Aslında hayal kurmak insana o hayalini gerçekleştirme hırsı verir. Bu hırsın dozunu da usta bir aşçının yemeğe tuz katarken gösterdiği özen gibi iyi ayarlamak gerekmez mi ?

Hayat böyle değil mi?  İsteklerle, hayallerle dolu bir yaşam. Bazen insan oğlu rüyasında bile göremeyeceği, hayalini bile kurarken  kendi kendine “yok o kadar da değil” diyeceklerine sahip olur. Olmasına olur da hayır mı olur şer mi olur onu sadece Allah bilir.

Hayal peşinde koşmalı insan ama o hayal gerçekleşemiyorsa peşinde koşmanın anlamı yoktur. Bazen insanın hayır sandığı şer, şer sandığı hayır da çıkabilir. Mesela araba hayali kurarsınız, ama belki o araba size mutluluk getirmeyecektir.  Ev hayali kurarsınız beki o evde hayatınızın en kötü günlerinizi yaşayacaksınız.  Ama bunu çoğu kişi düşünmez. Neden olmadı, neden yapamadım, neden başaramadım diye sorgular. Oysa her şeyin hayırlısını dilemek değil midir önemli olan….

İnsan elbette hayal kurmalı ama bunu doyumsuzluğa dönüştürmemek gerekir diye düşünüyorum. Çünkü doyumsuzluk insanı felakete de sürükleyebilir. Hayatı unutturur, sevgiyi, saygıyı, dostluğu, sadakati, vefayı unutturur.

Bir de bakmışız  ki hayatımızın son istasyona ulaşmışız haberimiz yok. Geriye dönüp baktığımızda hep bir mücadele,  hayallerin peşinde koşturma, sahip olma hırsı. Ve geride dünya malı hırsına bürünmüş, yorgun bir insan kalmış.

Oysa hayallerin dozunu kaçırıp, hırsa dönüştürmek yerine küçük şeylerle de mutlu olmaz mı insan….  Bazen bir ekmek bir hırka da mutlu etmez mi insanı… Zaten hayallerin peşinde koşmanın nihai hedefi de mutlu olmak değil midir?

O hayal gerçekleşmemiş ise dünyanın sonu mudur?

Şu sıralar kitabını okuduğum Uğur Koşar şöyle diyor kitabının bir bölümünde;

Kendimizi iyi hissetmek istiyorsak eğer: geçmişe pişmanlık, geleceğe de kaygı duymadan bakmalıyız hayata.  Dünyadaki hiçbir güç bir insana birkaç sanayi öncesini geri getiremez ve yine dünyadaki hiçbir güç yarını kontrol etmek adına sana garanti veremez. Geçmiş, adı üstünde geçmiştir. Ama onu sana sürekli hatırlatan da şeytandır. Adeta vesvese halinde yaşadıklarını tekrar tekrar önüne getirir. Bu yüzden zihnin seni geçmişe getirdiğinde ona de ki;  ben sana takılı kalmıyorum artık, Allah’a sığındım ve Rabbım beni senden koruyacaktır. O kullarına çok şefkatli olandır.

Unutulmaması gereken bir tek şey vardır. Her nefis ölümü tadacaktır. Bu nedenle bitmek tükenmek bilmeyen dünya hırsı yerine hayatımızın önceliğine; dostluğu, kardeşliği, şefkati, sevgiyi ve vefayı koymak gerekmez mi?  İnsan nefes alıyor olmakla bile mutlu olamaz mı? Zira her nefes bir armağan değil midir bize Yaradandan….

Saygılarımla

Dilek Akın

reklam